top of page

Bir Gece Vakti

  • Yazarın fotoğrafı: Ibrahim Topcu
    Ibrahim Topcu
  • 10 May
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 18 May


Uzaklara bakarken aslında içime baktığımı farkettim.

Yürürken aslında düşüncelerimde geziyorum.


Olduğum yerde değilim.

Bulunduğum anı yaşamıyorum.


En son ne zaman olduğum yerde, bulunduğum zamandaydım?

Ne zaman kayboldum düşüncelerimde?

Nasıl düştüm içime?


Bir fotoğrafa uyandım bugünün sabahı.

Bir cümleye takılıp kaldım;

“Yıllar çok şeyi değiştirmiş ama bakışlarını değiştirmemiş” diyordu.

Bakışlarımdaki yorgunluk onlara çok tanıdık geliyordu.


Herkes için “doğalım” haline gelen o bakış bana çok yabancı.

Nasıl bu kadar yorgun düştüm?

Ne zaman kaybettim içimdeki mutlu çocuğu?


Yıllar boyu sevdiklerim için var oldum ama hiç kendimden eksilmemiştim.

Kendimden ne zaman eksilmeye başladım?

Ne değişti?


Bu sabah o fotoğraftan başka birşey daha çıktı karşıma.

Tuhaf bir bilgi.

Güneşle beslenen ve hiçbirşey yemeden yıllarca yaşayabilen adam.

Bunun olabileceğini anlatan yazıda bitkilerin de güneşle beslendiği yazıyordu. Besin zincirinin en altındaki bitkiler güneşten aldıklarını, otçullara, etçillere ve nihayet insana aktarıyordu.

O halde insanın doğrudan güneşten beslenmesi ve başka hiçbir besine ihtiyaç duymadan yaşaması mümkündü.

Çok tuhaf, şüpheli, akıl almaz bir tez.


O fotoğraf ve bu tuhaf bilgi arasında bir bağlantı kurdum;

“Bu hayatta var olanın devamlılığı var olanı beslemekle ilişkili.”


Ne değişti diye sormuştum, cevap bu tespitte gizli diye düşündüm.

Ben beslendiğim şeyi kaybettim belki de.

Kendim beslenemezken, besledikçe eksildim.

İçimdeki çocuktan eksildim.

Benden gitti.

Bende bitti ve besleyemez hale geldim.


İnsanın uyanık zamanları için uykuya ihtiyacı var.

Harcayacağı enerji kadar beslenmeye ihtiyacı var.


Kimya dersinde öğrendiğimizi hatırlıyorum; “kütlenin korunumu”.

Herhangi bir kimyasal reaksiyonda kütle kaybı olmaz. Kütle dönüşür.


Reaksiyonlarda tükettiğim kütlemi yerine koyamadığım için eksilmişim.

Önce kendime zarar veren bu durum bir süre sonra reaksiyon için gerekli asgari kütlenin yetersizliği ile bana eklenmek isteyenlere yetememe ve birlikte üretememe olarak devam etmiş olmalı.

Zincirde reaksiyonun ürettiklerine ihtiyaç duyanlar da yoksunlukla mücadele etmiştir.

O fotoğraftaki adamın yorgun bakışlarıyla…

Gülmesini isterlerdi.


Artık, uzaklara değil içime baktığımın, sokaklarda değil düşüncelerimde gezdiğimin farkındayım.

Yanlış giden birşey olduğunu anladım, rotayı doğruya kırmak için içimdeki arayışım.

Kaybolmuşum. Kaybolduğumu bilmediğimden yolu bulamıyormuşum.

Artık biliyorum, arıyorum, yoluna sokuyorum.

İnanıyorum, yola girince koluma girecek yine o mutlu çocuk.

Ve uzaklara baktığımda görebileceğim; yıldızları, denizi ve yeşili…

Comentarios


Penceremden gördüklerinizi paylaşın...

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

© 2035 by Train of Thoughts. Powered and secured by Wix

bottom of page